28 Mart 2010 Pazar

Atina’da Ritüeller

‘..bir kadının en büyük zaferi sizi ister övsüler ister yersinler, erkeklerin en az sizden bahsetmeleridir.’ Milattan Önce 450lerin Atina’sından Perikles’in dul kadınlara tavsiye ettiği yaşayış biçimi buydu. Kadınların gölgede kalmasını savunan bu anlayış, tıpkı köleler ve ölüler gibi kadınların da bedenlerinin özgür erkeklerinkinin aksine ‘soğuk’ olmasından kaynaklanıyordu.

Bu fiziksel ayrım; ezilenlerin bazı kaçış noktaları bularak, kısıtlanmış zamanlarda özgürleşebilecekleri ritüeller yaratmalarına sebep oldu. Böylece yaşayan soğuk bedenler, ‘karanlığın örtüsüyle örtünmüş’ ritülleri yerine getirerek durumlarını iyileştirmek adına bir şeyler yapabilirlerdi.

Soğuk kadın bedenine itibar kazandırmak için kadınlar arasında bir bekaret ayini olarak başlayan Thesmophoria, Homeros öncesi zamanlardan kalan bir ritüeldi. Üç gün süren bu ritüelin ilk gününde kadınlar kesilmiş domuzları kazılmış çukurlara atıyorlar ve leşler henüz kurumadan kendileri de bu çukurlara girip leşlere tahıl tohumları atıyorlardı. Daha sonra özel kulübelerine gidip burada uyuyorlar, ertesi gün oruç tutuyorlar ve üçüncü gün leşleri topraktan çıkarıp kutsanmış gübreleri toprağa gömüyorlardı. Bu ölüm ve yeniden doğum, toprak tanrıçası Demeter’in kendi kızı Persephone u toprağa vermesini temsil ediyordu. Başta tarımsal mitlerden doğan bu rituel, zamanla doğurganlık-kısırlık karşıtlığındaki kısırlığın yerine cinsel ilişkiden kaçınmayı koyarak kadınları biraz daha geri plana itmeyi başardı.(Ritüel esnasında kadınlar cinsel isteklerini köreltmek için anti-afrodizyak etkisi olduğu bilinen söğütü kullanıyorlardı) Yapılabilecek bir çok modern yorum ve eleştirilere rağmen bu rituel kadınları erkeklerin bilemeyeceği bir dönüşüm geçirip daha itibarlı bir yurttaşlık seviyesine ulaştıklarına inandırıyordu.

Ölümle bağlantılı bir başka rituel: Adonia. Thesmophoria’daki söğütün yerini bu ayinde arzuyu uyandırdığı düşünülen kokular ve baharatlar alıyordu. Adonis, ergenliğinin son dönemlerinde baba olamadan bir domuzun saldırısı sonucu ölür ve o öldüğünde Afrodit bir ‘kadın aşığı’ ve ‘hedone’ adamı olan Adonis içi yas tutar. Atinalı kadınlar bu mitin ardından kadınlara zevk vermeyi bilen bir gencin cenazesini şenliğe dönüştürür, evlerin çatılarındaki saksılara filizler konur ve ölmesi beklenir. Ölümle birlikte şenlikler başlar. Kadınlar çatılarda toplanarak erkekleri davet eder ve arzularını dillendirirler. Yas tutmak yerine bütün gece içki içip şarkı söylerler. ‘Şenlik açık saçık şakalar ve sınır tanımaz seksle nam salmıştır.’ Tabi bu şenlik bir çok erkeği rahatsız etmektedir. Bu ritüel gayriresmi olarak heryıl uygulanır.

Evet bu ritüel resmi bir onay olmadığı halde devam eder ama bunun nedeni kadınların, erkeklerin hayır dediğine evet demek istemesinden kaynaklanmaz. Şehrin bir günlük keyfi toleransından doğan bir armağandır. Araştırmacı John Winkler’in de söylediği gibi: ‘Adonia, ezilenlerin kahkasıdır.’


elcinburcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder